4 Mayıs 2018 Cuma

Şenol Güneş’in Beşiktaş'a Taşıdığı “Ruh”...

Kişisel hırs ve saplantılar,  zamanla “düşmanlık” düzeyini ulaşabilir.

Yarışa dayalı durumlarda, kişisel beklentisi öne çıkanlar, toplulukları birbirine düşürebilirler.  Aklın yerini duygu alırsa, “mantık” o ortamda yerlerde sürünür. Sağlıklı düşünme, anlık tepki ve kararlarla yerini “yanlış”lara bırakır.

Duygulara seslenen, gurur okşayıcı söz söyleyenler, bir anda “çevre"den  destek bulurlar. İşe balıklamaya atlayanlarla kol kola yürürler. Ama iş, doğacak olumsuzluğu paylaşmaya gelince, alkışladıklarının ardından teneke bile çalabilirler.
O bakımdan alkış tutan “çevre”ye güvenmek o kadar doğru olmaz; yine de tedbiri elden bırakmamak gerekir.

(“Çevre” dedik de aklımıza geldi:
Çevre, “çevir-“ eylemine gelen, eylemden eylem türetme eki “e” ile yeni bir sözcük/ ad türetmiştir: çevir-e.
Ama dilimizin özelliğinden, “i” düşer, sözcük, “çevre” olur.

İşte,  büyük iş yaptığını ve geniş bir “çevre”ye sahip olduğunu sananların, gün gelir bulundukları yerden düştüklerinde, o düşen “i” kadar değeri olmaz!)

*****

Ahmet Mithat Efendi’nin deyişiyle “sadede gelelim”, bağlantılardan sonra, başlığa dönelim:

Şenol Güneş’in taşıdığı “ruh” ne ki?

Yıllar öncesinden gelen kişisel, ama bir camianın sahiplendiği “kavga”yı gittiği yere taşımak; “asıl rakip” saydığına karşı yeni bir “mevzi” elde etmek!..

Bunu ister gerçek, ister “ironi” olarak düşünün! 

Söyleneni “tek sözcük”te bıraktınız mı, bakışa göre, anlam/ anlama dallanır gider. Bunu önlemek için bir iki soru:

Beşiktaş’ın teknik direktörü kim ve  hangi takım sevdalısı?
Beşiktaş’ın müzmin yedek kalecisi kim ve hangi takım sevdalısı?

Başkaları yok mu, diyenlere, onları boşverin şimdilik, diyelim.

Bu iki kişinin eskiden gelme söylem ve eylemlerini Beşiktaş adına da yürüttükleri göz önünde tutulduğunda, Beşiktaş’ı kafalarına göre bir yerlere çektikleri, bunda da başarılı oldukları görülür!

Görülür, ama başarıda bunlar görülmez; “olumsuzluk”lar da arada kaynar gider. 

Gün gelir, kötüye giderse gidiş, olumsuzlukların yol açtığı “yara”ların farkına o zaman varılır.

Bu iki kişinin aklı fikri Fenerbahçe’de… 

Sözgelimi, Trabzon’da tepki gösteren ildeş  gençler için, “Ya Fenerbahçe ya biri getirdi.” der, Şenol Güneş.

(Beşiktaş-Gençlerbirliği maçından sonra Ümit Özat, Şenol Güneş’in “ruh hali”ni, Fenerbahçe saplantısını şöyle açıklıyor:
“Maç oynanıyor, adam oradan ‘Fenerbahçe maçında bunları veriyorsunuz ama’ diyor. Beşiktaş, Gençlerbirliği'yle oynuyor. Kafayı Fenerbahçe'yle bozmuş yani.” )

Örnekler çok, yerimiz dar değil, ama olsun!

“Amaç” üzerinden devam edelim:

Bulundukları yerden aldıkları güçle/ destekle Fenerbahçe’ye vurmak… 
Vururken de iki “camia”da düşmanlıkları körüklemek…  
İlginç olanı da, bunu yaparken de eski “camia”larından sınırsız destek görmek…

Sonuçta öyle bir durum yaratılıyor, öyle bir yere geliniyor ki, “ikiz kardeş” olma görüntüsü ortaya çıkıyor.

“Kardeş” desteği, o anki duruma göre, “ihiyaç”ı olana yöneliyor!

Bundan görünürde değil, gerçek yarar sağlayan ya da ileride zararlı çıkacak olan hangisi?

İşte bu sorunun yanıtı sağlıklı verildiği zaman bu hesap, o zaman yapılır.

*****

Şenol Güneş ve “yol arkadaşı”, 19 Nisan’da “rol arkadaşı” müzmin yedek Tolga Zengin, o gün, Beşiktaş’ı farklı bir “mecra”ya sürüklediler.

Yalnız değillerdi; hakem Mete Kalkavan da “çanak tuttu” gidişe…

Saha dışında da hatırı sayılır “çanak tutan”lar vardı.

TFF de işi ağırdan/ yanlı aldı; ilkinde ve “çanak tutma”da gerekli cezayı veremedi.

Sonra?

3 Mayıs’ta  futbol takımının “sahaya çıkması”na izin vermeyen yönetim, “sahadan kaçan” durumunun tescillemesi olanağını TFF’ye verdi.

Beşiktaş, görünüşte, Şenol Güneş aracılığıyla tarihe “dik duruş” notu düştü!

“Düşmek” sözcüğü, çağrışımsal anlamlarıyla neler çağrıştırır neler!

Şenol Güneş, 1996’dan gelen/ kalma Aykut Kocaman, dolayısıyla Fenerbahçe “kavgası”nı Bursaspor’dan sonra Beşiktaş’a da taşıdı.

Bursaspor’dan sonra Beşiktaş’ın payına ne düştü?

Varın düşünün!

*****

Sona Doğru…

Beşiktaş, üç yıldır, sloganlı ürünlerle bütçesine katkı yolunu buluyor:

Feda…
Gururlan…  
Bu sezonu da “Efendi” ile geçiyor.
Gelecek sezon ne olabilir?
Rakiplerin diliyle slogan çok!
Bakalım, yönetim nasıl bir slogan bulacak?
Slogan, büyük bir olasılıkla 28 Nisan’la, 3 Mayıs’la ilgili olur!
Ama o slogan, rakiplerin diliyle “olacak”ların gölgesinde kalır!

Son söz:

Beşiktaş yönetiminin futbol takımını sahaya çıkartmama kararı, “dik duruş” diye sunulsa da; yarın öbür gün sıra “bilanço”ya gelince, Şenol Güneş’in kişisel hırs ve saplantılarla Beşiktaş’a taşıdığı "ruh”un “zarar” hanesine yazıldığı görülecektir!




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder