7 Mayıs 2018 Pazartesi

Kadıköy'de Kendi Takımına Rakip Taraftar Olmak!

Ölümüne oynamak!

Zamandan çalmak!

Yerine göre hızlanmak, “vakit nakittir”e uygun davranmak!

İşine gelince, zamanı mirasyedi misali hoyratça harcamak!

Beraberlikle yetinmeyip üç puanı “hane”ye yazmak için oynamak!.

Futbol adına ne kadar olumluluk/ olumsuzluk varsa, hepsini denemek!

Bütün bunlar, benzerleri ne için mi?

Bursaspor’un Fenerbahçe karşısındaki oyunu için…

*****

Bir takım oyunuyor, direniyorsa, niye başka maçlarda böyle değilsiniz, demenin anlamı yok!

Ancak şu denebilir:

İsteyince hırslı olan, etkili oynayacak olan bir takım, nasıl olur da, Lig’deki sıralamada  “korku sınırı”nda dolaşır?

Sorular çok!

Bursaspor, Sow’un, futbol ulemasının deyişiyle, Fenerbahçe’ye beraberliği getiren o “talihsiz gol”ü atmasaydı, kendi takımına yabancılaşan taraftardan aldığı destekle, maçın sonlarına doğru daha bir coşar, Bursa’ya şen şakrak dönerdi.

Bursaspor maçında bir kez daha  görüldü ki Kadıköy’de kendi takımına rakip taraftar varken Fenerbahçe’ye “rahat” yok!

*****

Maç,  güzeldi; bunda Bursaspor’un payı yadsınamaz. 

Bursaspor’un da kazanmak, golü atana kadar, hiç değilse berabere kalarak “yarı mutlu” Kadıköy’den ayrılmak düşüncesi sahaya yansıyordu. 

Maçtaki coşku, son düdükle futbolcuları sevince ve hüzne boğdu.

Fenerbahçeli futbolcuların sevincini anlamak mümkün de…

Bursasporlu futbolcuların son düdükle yerlere yatmaları, hüzünlenmeleri, ağlamaları, biraz abartılı değil mi?

Sorular çok; ama yanıtlar da somut gerçeği yansıtıyor:

Bursaspor, küme mi düştü?
Hayır!
Bursaspor, şampiyonluğu mu yitirdi?
Hayır!
Öyleyse?
İşte orasını bilemeyiz biz!

*****

Öldü öldü dirildi!

Bu da Fenerbahçe için, hem futbolcu için, hem teknik kadro için, hem yönetim için, hem de çoğu taraftar için geçerli…

Tümü değil de niye çoğu taraftar, diyenlere yanıt, Aykut Kocaman’ın sitem dolu sözlerinde:

“Belli bir grup var, onları sezon başından beri anlayamıyorum. Meslek ahlakı içerisinde oyuncularımız her şeyi yaptı. Samimiyetimle hepsini tebrik ediyorum." 
“… bizim oyuncularımız maçı çevirmeye çalışırken, tribünde başka oyuncunun adı söyleniyorsa, burada başka bir durum var.” 
“İçeride geçen seneki 21 puanlık kayıp, bu seneki kayıplar, durumun özeti gibi gözüküyor. (…) Bugün geldiğimiz noktada ise taraftarla karşı karşıya gelme durumumuz yok. Ancak bu şekilde de durum zor. Bu anlaşılmaz durumun içerisinde fazla kalıp kalmamakla ilgili değerlendirme yapmak da faydalı olacak gibi gözüküyor."
(“Geçen sezon Beşiktaş 77 puanla şampiyon oldu, Fenerbahçe 64 puanla 3. oldu. Beşiktaş geçen sene iç sahada 51'de 44 puan almış, Fenerbahçe 51'de 30 almış. Bu büyük puan kaybı.”)

Aykut Kocaman yerine biz söyleyelim:
Kadıköy’de buharlaşan puanlarda "belli grup"un da etkisi yok mu?

Bu görüntü değişmeli!

*****

Aykut Kocaman, haftalardır, kazanan kadroyu koruyor.

Aykut Kocaman’ın bu tavrı, bugünlere taşıdığı umudu, neredeyse bu maçta buharlaştıracaktı. Neyse ki, önce Sow’un terse kafa vuruşuyla, sonradan oyuna giren Fernandao’nun 99+1'de gelen golüyle umudu gelecek haftalara taşıdı.

Koskoca bir ilkyarı, Fenerbahçe açısından boşa gitti. İster istemez de, sabrı/ temkinli olmayı Aykut Kocaman’a kesiliyor fatura. Maçın 45 dakikalık olduğunu düşünenler için normal!

İkinci yarıya Alper Potuk’un yerine başlayan Valbuena ile hava birden değişti. Gol kokusu, kebap kokusu gibi etrafı sardı; ama golü bulan Bursaspor oldu.

Gol sonrası, Sow, sahneye çıktı; Fenerbahçe’deki günlerini anımsattı. O günlerde rakip kaleye gol atardı; bu kez Bursaspor kalesini golden koruyayım derken, ters bir kafa vuruşuyla Fenerbahçe’nin beraberlik golünü attı.

Sözün kısası Fenerbahçe, zor da olsa üç puana ulaştı.

Sevinen çok sevindi; üzülenler de öyle!.

Üzülenlere yönelik bir soru:

Fenerbahçe’ye Kadıköy’de rakip olanların beklentisi ne?

*****

Sona Doğru…

Fenerbahçe, "ağır iç saha koşulları"na karşın, rahat olduğu dış sahadan getirdiği puanlarla umudu son haftaya taşıyacağa benziyor.

Bir süre dördüncülüğe demir atmıştı.

Demir almak günü gelince limandan, geçen hafta üçüncülüğe oturdu.

Bu hafta da ikinciliğe…

Ahmet Haşim'in deyişiyle merdivenleri ağır ağır mı çıkıyor?

Günler uzarken, haftalar kısalıyor.

Kaldı iki hafta…

Fenerbahçe, iki maçını kazanır; Galatasaray iki maçta takılır…

Ya da Galatasaray bir maçta yenilir, Fenerbahçe, kalan iki maçta aleyhine olan gol averajını -5’ten artıya dönüştürürse, gel keyfin gel, olur!

Yoksa?

Son iki maçı da alıp ikincilik için, buna da şükür, demek!.

Son söz:


İç sahada buharlaşan puanlarda pay sahibi olanlar, “ben taraftarım söverim de severim de …” anlayışını sürdürüp  takımı oyundan düşürerek, başka sevgileri takım sevgisinin üstünde tuttuklarını göstermiş olmuyorlar mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder