11 Mayıs 2018 Cuma

Fenerbahçe, "Final"lerde Tutuk!.

Golü yiyene kadar, harcanan fırsatlar…

Nasıl olsa bunun ikinci yarısı, uzatması da var anlayışı…

O kadar fırsat mirasyedi misali harcandıktan sonra, yenen golle şaşkına dönmek…

Atılan golle, şaşkınlığın atlatıldığı sanılmasına karşın eski havaya bürünmek…

Önceki maçlarda da bocalamalara karşın tanınan şansı kullanamamak…

Maça fırtına misali başlamak, ama umudu umutsuzluğa dönüştürmek…

Ziraat Türkiye Kupası Finali’ni de hazırlık maçı gibi görmek…

Diyarbakır’a koşan, kendilerine ayrılan tribünleri dolduran, Kadıköy’e çeviren taraftarının beklentisini yanıtsız bırakmak…

Ve taraftarı hüzne boğmak…

Oynadı ama kazanamadı, hakeme takıldı diye değil, direnme/ mücadele etme gücünü yitirmişler takımı havasında diye kızılan takım olmak…

(Daha önceki maçlarda çoğunlukla tutan, Fenerbahçe’yi hakemlerin olumsuz kararlarına karşın “tepe”den tekerlek farkıyla ikinciliğe taşıyan futbol anlayışı, ne yazık ki Diyarbakır’da tutmadı…  “Bireysel hatalar”ın çokluğuna karşın bu düzeye gelmek de yabana atılamaz. Eldeki "malzeme" kötüyse, Lig'de bu düzeye nasıl gelindi?)

*****

Ziraat Türkiye Kupası maçının hakeminin Cüneyt Çakır olduğu açıklanınca, bir kaygı başladı…

Kaygılı olan, düne bakan, dünde Cüneyt Çakır’la yaşananları anımsayan, Cüneyt Çakır’a güvensizliği her zaman dile getiren, Fenerbahçe taraftarıydı.

Cüneyt Çakır, düdük çaldığı Fenerbahçe maçlarında belki de ilk kez, eleştiriden uzak bir maç  yönetti.

Yerde yatmalara, oyalanmalara hoşgörülü  davranması, özellikle ikinci yarıda uzatma süresini kısa tutması eleştirilebilir. Bir de Souza’ya yapılan sert girişe niye “kırmızı” değil de “sarı” gösterdiği… Böyle maçlarda, öyle girişlere  “kırmızı” göstermek de o kadar kolay değil.

Fenerbahçeli futbolcular, Cüneyt Çakır adından ürkmüş olmalılar ki, rakibe o kadar engelleyici, ürkütücü yaklaşmadılar. Yenen gollerdeki duruma, yerleşime bakılırsa, rakibe oynayacak, topa rahat vuracak alanlar bıraktılar.

Kaleye yönelen toplara göğsünü siper yapmama, topun önüne yatmama, topun önünde kale gibi durmama, toplardan ürkme/ kaçmalar…

Akhisarlı futbolcular, Fenerbahçe kalesine az geldiler, ama kaleyi bulan şutları, biri dışında gol oldu. Olmayan da, Mustafa Yumlu’nun kafa vuruşunda, Volkan Demirel’e çarpan toptu…

*****

Fenerbahçe bu, yendiğinde de yenildiğinde de üstüne gelinen takım…

Fenerbahçe, istediği zaman skoru değiştirecek havayı yakalayan bir takım görüntüsünü verdiği gibi, anlaşılmaz bir durumda, olanla yetinmeye, sonrasında istediğini almak için hızlanmaya yönelik oyun anlayışıyla bugünlere geldi.

Diyarbakır’da öyle bir başlayış oldu ki, tam dört dakika oyun, Akhisar sahasında geçti. Sonrasında da gelişen akınlar, ama bir türlü gol atamama becerisi…

Gol, goller beklerken gol yemek hastalığı!

Beraberlik sağlandıktan sonra başlayan bocalama sonrası yeniden geri düşmek…

Bir gayretle yeniden beraberliği sağlayacak beklentisine karşın, başlayan tükenmişlik ve yenen üçüncü gol…

Aykut Kocaman’ın yaptığı ve verim aldığı tek değişiklik, Fernandao oldu…

Gole gereksinim olduğu yerde Saldado'nun çıkması, maçın sonuna doğru Janssen’in girmesi…

O Janssen ki, rakibini geçmiş, kaleye şut atmak ya da daha uygun durumdaki arkadaşına vereceği pasla gol atma olasılığına karşın kendini yere atması ve cin Cüneyt Çakır’ın bunu yutmaması…

*****

Sona Doğru...

Bu, Fenerbahçe’nin “final”de kaçıncı tökezlemesi böyle?

Demek ki, “final”in havasına giremiyor; “final”, Fenerbahçe’yi geriyor!

Sonuçta olan da bir umutla tribünlere koşan taraftara oluyor.

Süper Lig’deki umudunu son maça taşımak isteyen Aykut Kocaman şimdi ne yapacak?

Beşincilik için mücadele eden takımların umudu, Akhisar’ın Kupa’yı kazanmasıyla suya düştü. 

Umudu suya düşenlerden biri de Göztepe…

Göztepe’nin son maçı İzmir’de Galatasaray’la…

Umudu suya düşen Göztepe’nin Galatasaray karşısında dirençli olması, bu saatten sonra nasıl olur, bilinmez!

Fenerbahçe’de, uzak da olsa, Göztepe’ye bağlanan bir umut vardı; onu da kendi eliyle yok etti!

Umut, tükenir mi?

Tükenmez kuşkusuz!

Bir umut daha var/dı:

Galatasaray’a “Avrupa’dan men” gelir, bir zamanlar olanın tersi olursa, Galatasaray’ın yerine Fenerbahçe’ye- ikinciliği korursa- doğrudan Şampiyonlar Ligi yolu açılır.

(Oysa geçen yıl, Fenerbahçe, Galatasaray’ın hakkından gelip “men cezası”nı önümüzdeki yıla taşıyabilirdi; onu da yapamadı.)

Gel gör ki, Başkan Mustafa Cengiz’in “UEFA'dan önemli bir telefon geldi. Sağlıklı bir haber aldım. Önümüzdeki sezon için Avrupa kupalarına katılmak için herhangi bir engelleme yok.” demesi, gerçekten doğruysa,  o da buharlaştı demektir.

Son söz:

Ziraat Türkiye Kupası Finali’nden eli boş dönmenin Fenerbahçe'deki yansımalarının nasıl/ neler olacağını birlikte göreceğiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder