4 Şubat 2020 Salı

21. Hafta, “Deprem” Olacak Havası Veriyor?

Bu cumartesi ve pazar, Süper Lig’de "şenlik" var.

Geçen hafta Ankara’nın söz sahibi siyasi yüzleri, deprem nedeniyle maçı ertelenen, yas tutuyor görüntüsü içindeki Trabzonspor’un maçını “şenlik”e dönüştürdüler! Başta bakanların taraftarı coşturan sevinci, Lig maratonun sonucunu ilan eden coşkulu sözler, görülmeye, aynı zaman da övülmeye değerdi!

Trabzon seferini çıkanlar, bakalım, TBMM’ye 37 kilometre uzaktaki Yenikent Stadı'na da giderler mi? Orası da benzer “şenlik”e tanık olur mu?

Ya öbür maçlardaki görüntüler?

Onlarda da siyasiler olsa, öyle coşup durmazlar sanıyoruz.

Evet, bu hafta “şenlik” var; ama bu, takımlar açısından “deprem” havası verecek gibi!



İşte deprem yaratacak maçlar:
Gençlerbirliği - Trabzonspor
Beşiktaş- Gaziantep SK
Sivasspor - Başakşehir
Fenerbahçe - Alanyaspor
Kasımpaşa - Galatasaray
*****
Kâğıt üzerinde en kolay maç, Kasımpaşa - Galatasaray maçı.  
Sonra?
Gençlerbirliği - Trabzonspor…
Puan cetveline bakınca en zoru da Sivasspor - Başakşehir…
Sonra?
Fenerbahçe - Alanyaspor…
Geriye ne kaldı?
Beşiktaş- Gaziantep SK…
İkinci yarının ilk üç maçını kayıpsız atlatan iki takım var:
Galatasaray, Alanyaspor.
En zararlısı ise 6 kayıp puanla Beşiktaş… Onu 5 kayıpla Sivasspor izliyor.
Fenerbahçe ile Başakşehir’in kaybı 3’er puan…
Ya Trabzonspor?
Malatyaspor maçı ertelendi, oynadığı iki maçta kayıp vermedi.
*****
Bu hafta, “liderlik koltuğu” el değiştirir mi?
Mümkün...
Kopma olur mu?
Olasılıklı, koşullu cümlelere bırakmak gerekiyor yanıtı.
İkinci yarı başladığından beri her hafta en az iki takım, “fire” veriyor. “Fire” vermeyenler, şimdilik yol alacak gibi…
İkinci yarının, özellikle 6. Hafta’sında "dananın kuyruğu" iyice kopacağa benziyor.
Bu sezon farklı… 
Yarış, iki takım arasında olsa, sözgelimi bunlardan biri Fenerbahçe olsaydı, Fenerbahçe’nin işi çok zor olurdu. Çünkü yarış dışında kalanlar, ötekiyle oynadıklarında da sadece Fenerbahçe’nin rakibi olacaklardı.
Bu da mantık mı, diyecekler olacak kuşkusuz. Ancak, geçmişi unutmayanlar için bu saptama, mantıklıdır.
İkinci yarının ilk üç maçında takımların havasına bakıldığında, her hafta daha iyi olduğu/ olacağını izlenimi veren, kimi mevkilerdeki eksik görüntüsüne karşın Fenerbahçe gözüküyor.
*****
Bütün hakemlerin “adil yönetim” gösterdiklerini söylemek, ancak, futbolu yönetenlerin değil, yönetmeyi “idare etmek” edinenlerin işi olur.
Kurnaz hakemler, VAR’ı devre dışı bırakarak, maç sonucunu istedikleri gibi belirleme yolunu buldular:
Pozisyonun bitimini beklemeden düdük çalmak…
Golde bir kusur yok, tertemiz gol… Ama o düdük var ya, o kahrolası düdük, erken çaldı! 
VAR, sizlere ömür!
VAR’ı böylesine işlevsiz bırakmak, ancak “bize özgü” bir akıl olabilir.
Siyaset, siyasetin göz yumduğu, eline görev gereği verilen “güç”ü hayır (!) için kullananlar ya da öyle bir izlenim yaratanlar, futbolu futbol olmaktan çıkarıyor.
Öyle bir duruma getiriliyor ki, siyasetle, bütün değer yargıları aşınıyor. Temiz kalanlar bile, bir genelleme yapılarak, aynı kefeye konur.
Korunan, açıktan açığa “ben koruyorum” diyenin takımın hakkıyla alacağı puanlarda bile bir "bityeniği" aranacak!
Bunun sorumlusu kim mi?
Sorumlu sorumsuzlar!.
*****
Sona Doğru…
Trabzonspor - Fenerbahçe maçında siyasetin gölgesi, eli,  ağzılardan döküldüğü gibi şampiyonluğu belirlerse, futbol maçlarını izlemeye gerek kalacak mı?
Kalmasına kalır, belli bir kesin başrolde olur, geriye kalanlar, daha çok, “figüran”…
Gel de, bir zamanlar “Demirperdesi” denen ülkelerden, sözgelimi Romanya’yı anımsama, bilmeyelere öğretme, unutanlara anımsatma!.
Bir yanda ordunun takımı Steau Bükreş, öbür yanda polisin takımı Dinamo Bükreş…
Diyeceksiniz ki bizde de ordunun alt birimlerinin takımları yok muydu?
(1960 yıllarda, ben o on yılı ilk yılından beri bilirim, Ankara’da 19 Mayıs Stadyumu’nun Gençlik Parkı'na bakan yanında iç içe iki sahada asker futbolcuların oluşturduğu Havagücü, Karagücü, Muhafızgücü, Jandarmagücü gibi takımların maçlarını az mı izledik?)
1900’larda Polisgücü takımları, Süper Lig’in alt kesiminde mücadele etmedi mi?
Şimdi başta bakanların sahip çıktığı Trabzonspor’a ne diyeceğiz?
Bakanların takımı mı, hükümetin takımı mı, devletin takımı mı?
Dersek, bakanlar, hükümetler geçici olduğuna göre...
Kalıcı olan devletin takımı olur mu?
Olmaz ama bizde futboludaki korumaya/ kayırmacılığa bakınca, hükümetler değişse de, maddi / parasal yönden özellikle/ sürekli kollanan bir takım var.
Kanıt mı?

En son, Galatasaray Başkan Mustafa Cengiz'in bulduğu her fırsatta söyledikleri...

Son söz:
Siyasetin takımı olmaz, olmamalı; olsaydı eğer, farklı siyasi görüşte, dini inançta olan ve birbirini tanımayan futbolseverlerin, tribünlerde/ alanlarda takımlarının gollerinde, başarısında sevinçten sarmaş dolaş olmaları, yenilgide aynı hüznü yaşamaları mümkün olur muydu?



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder