5 Mart 2020 Perşembe

Ersun Yanal’ın Fenerbahçe’de Kazandığı Unvanlar

Bir vardı, bir yoktu, bir zamanlar bir Ersun Yanal vardı.

“Var olan”ı birkaç saptamayla söylersek:

Başkan Ali Koç’un Fenerbahçe’ye gelemez demesine karşın taraftardan bir kesimin isteğine uyularak futbol takımı teslim edilen… 

Geldiği günden beri, Lig’deki son iki maça kadar, şimdiye kadar Fenerbahçe’de görülmeyen, hiçbir takımda da örneği olmayan engin bir hoşgörüyle destek gören… 

Hep tribünlere ama belli bir taraftar kesimine oynayan…

“Samandıra Teftiş Heyeti” dediğimiz “heyet elemanları” karşısında  Fenerbahçe’nin kurumsal kimliğini temsil ettiğini unutan...

İçinde gole, puana yansımayan sayısal verileri başarı sayan….

Sürekli yakınan, eksiklikleri kendince dile getiren, çözümü kendisinin bulacağını, eldekileri en verimli biçimde kullanacağını unutan…

Fenerbahçe’ye ilk gelişinde kazandığı tek  unvanda kalan, ikinci gelişinde daha çok ünvan kazanan…

bir Ersun Yanal...

*****

Bir zamanlar var olan Ersun Yanal’ın, Lig’in bitimine 10 hafta kala Fenerbahçe defteri kapatıldı. 

Oysa 2013-2014 sezonundan kalan tek başarının getirisiyle Lig’de son iki maça kadar ayakta kaldı. Bir yanda, önceki yıllarda “önce Fenerbahçe” diyenler, öte yanda söz ve eylemleriyle, maçlardaki görüntülerle “önce bizimkiler” diyenlerin desteği vardı.

Ersun Yanal’ı ayakta tutan neydi?

Fenerbahçe’ye ilk gelişinde kazandığı “Fenerbahçe’yi Nisanda Şampiyon Yapan Teknik Direktör” unvanı…

(Bu unvanın öyküsü mü?
2013-2014 sezonu…
27 Nisan günü Fenerbahçe, Kadıköy’de Rizespor’la 0-0 berabere kalıyor. Fenerbahçe’yi izleyen Beşiktaş, Sivas’ta Sivasspor’a 3-0 yenilince, Fenerbahçe, Lig’in bitimine 3 hafta kala şampiyonluğunu ilan ediyor.
Lig bitiminde puan durumu:
Fenerbahçe: 74, Galatasaray: 65.
Sonuç:
Fenerbahçe, cezası nedeniye UEFA Şampiyonlar Ligi'ne gidemiyor; o hak, Galatasaray’a veriliyor.)

*****
Bir zamanlar var olan Ersun Yanal’ın ikinci gelişinde 15. hafta geride kalmış, Fenerbahçe 14 puanla sondan ikinciydi.  

Ersun Yanal, aynı puanda ama averaj bakımından Fenerbahçe’nin üstünde olan Erzurumspor’la Kadıköy’de 2-0 öne geçmesine karşın 2-2 biten maçla taraftara “merhaba” dedi.

Fenerbahçe, Lig’in sonlarına doğru aynı ayarda gitti, ancak 32. haftada, 11 Mayıs’ta Kadıköy’de Akhisarspor’u 2-1 yenerek rahatladı. Böylece Ersun Yanal, Lig’in bitimine iki hafta kala “Fenerbahçe’yi Kümede Tutan Teknik Direktör” olarak tarihe geçti. 

Fenerbahçe, Lig’i 5. sırada bitirdi.

Geldik bu sezona….

Sezonun sloganı “Omuz Omuza Şampiyonluğa”… 

Ersun Yanal’dan her maç öncesi ve sonrası, “Şampiyon olacağız”ı duyduk.

(“Şampiyon olacağız”ı duymak, Fenerbahçeli açısından, duyanı yerinden hoplatacak bir slogan olamaz. Çünkü “3 Büyükler” için sırdan bir slogandır bu. Bu takımlardan birinin teknik direktörü, bunu söylemiyorsa, nerede olduğunun farkında değildir kuşkusuz.
Ama önemli olan, bunu sürekli yinelemek değil, sloganın uygulamada, yani sahadaki oyunla gerçeklik kazanmasıdır. Teknik direktörün temel görevi de, konuşmak değil, futbolcuları sahada konuşturacak oyuna hazırlamak ve o oyunla gerçekten “Şampiyon olacağız” havasını göstermektir.)

Ersun Yanal, beklentileri, umut pompalayarak, taraftara övgüler düzerek hep erteledi.

Umutları yeşertti, gel gör ki, zamansız yitip gitti umutlar.

Övgülerin, takımın iyi futbol oynamasına, iyi/ beklenen sonuçlar almasına hiçbir katkısı yoktur, olmaz da…

Neydi onlar?

Seyircisi ortalamasının yüksek olması…
Tribünlerin dolu olması…
Sayısal verilerde, goller ve galibiyetlerde değil, genelde önde olunması…

Ersun Yanal ne yaptı, neler dedi?

Sürekli, eksikliklerden söz etti, yakındı. Sağlam futbolculardan yararlanmayı düşüneceğine, sakatlıktan ötürü olmayanlar olsaydı böyle olmazdı gibi gerekçelerle, başarısızlığının konuşulmasını erteletti.  Transfer yapılması isteklerini yineleme yolunu seçti. Gelecek hafta işlerin düzeleceği umudunu yaydı. Her konuşmasında tribünlere selamı unutmadı.

10 numara ve 6 numaraya gerek var türküsü eskidi; bâki kalan, “sol bek”  türküsü oldu.

*****
Bir vardı, bir yoktu, bir zamanlar bir Ersun Yanal vardı.

Elde o kadar futbolcu varken, onları en verimli biçimde, önce herkesi asıl yerinde oynatmak ama oyun içinde, rakibinin o anki oyun tarzına göre farklı bölgelere anlık kaydırmalarla rakibi şaşırtmak, gol yollarını açmak ya da gol atılması yolunu tıkamak, onun göreviydi.

Ersun Yanal, şanslıydı vesselam!

Aykut Kocaman’a, genelleştirirsek eski yönetime, takım iyi oynarken, öndeyken bile, daha maç başlamadan da tahammülsüz olduklarını gösterenlerin dışında kalanlar da, dün olduğu gibi bugün de takıma sahip çıktılar.

Ersun Yanal’ın, son maçlardaki yakınmaları bir yana, ilginç bir tavrı oldu. Bunu Kadıköy’de Antalyaspor’un 1-0 galibiyetiyle biten ve  Fenerbahçe’nin penaltısının “iç” edildiği maçtan sonra, bir soru üzerine dediklerinde gördük:

"El varmış, penaltı varmış, maç bitti artık ve futbolun içerisinde bunlar var. Yakaladınız mı atacaksınız, kazandığınız zaman haklısınız.”

Bunu diyen bir teknik direktörün, sonraki maçlarda hakem doğramalarını dile getirmesinin hiçbir inandırıcılığı/ ciddiyeti olamazdı.

Bizim buradan zorunlu olarak çıkardığımız şu: Ben işime bakarım.

*****
Bir zamanlar var olan Ersun Yanal, geçen sezon, “İkinci yarının şampiyonu olacağız.” dedi; tutmadı.

Bu sezon, baştan beri “Şampiyon olacağız.” dedi, şubat ayında, bitime 11 hafta kala havlu attı.

Galatasaray’ın 20 yıl sonra Kadıköy’de galibiyet görmesi, Fenerbahçe’ye o maçta taraftarın Kadıköy’de alışık olmadığı "ezik" bir futbol oynatılması, doğal olarak faturanın Ersun Yanal’a kesilmesini sağladı.

Ama Ersun Yanal da, dolayısıyla yönetim de, eksik olmayan bir umutla, ömür uzatacak maçlara umut bağladı.

Neydi o?

Ersun Yanal’ın ağzıyla söylersek; 11 maçta 11 galibiyet ve Türkiye Kupası’nı almak…

Ersun Yanal’ın bu hesabı, Antalya maçında uzatmanın uzatmasında gelen golle beraberlik sağlansa da, tutmadı. Ersun Yanal’ın defterinin kapatıldığı resmen ilan edilmesine karşın, o kör olası umut var ya, Ersun Yanal, kendi deyişine göre “yönetimin ricası" üzerine Kupa maçında Trabzon’da takımın başında yer aldı.

Aslında garip bir durumdu bu.  

Ersun Yanal’ın, bu garip durum için,  Başkan Ali Koç’un değil de “yönetimin ricası” demesi ilginçti. Demek ki, biz öyle anlıyoruz, yönetimden ya da dışarıdan birileri Ali Bey’i ikna ettiler, kararı da "yönetimin ricası” diye açıklamak Ersun Yanal’a düştü.

Kısacası, Ersun Yanal’ın öngörü niyetine sunduklarının hiçbiri tutmadı.

***** 

Sona Doğru…

Bir vardı, bir yoktu, bir zamanlar bir Ersun Yanal vardı.

Ersun Yanal, veda konuşmasında “Zor şartlar altında göreve başladım, zor şartlar altında veda ediyorum.” dedi.

(Bu cümle bile Ersun Yanal’ın Fenerbahçe’yi sıradan bir kulüp/ takım olarak gördüğünü gösterir. Fenerbahçe’ye teknik direktörlük için teklif götürülecek de, kabul edilmeyecek öyle mi? İlan verin bakalım, sınır kapıları açıldı dendiğinde yığınların Avrupa’ya gitme umuduyla yollara düşmesi gibi, başvuranların haddi hesabı olur mu olmaz mı?)

Sözün kısası Ersun Yanal, öncekiler gibi, yönetimin gönderme kararı verme zamanı gelince gitti. 

Her gidene “Güle güle”, “Yolun açık olsun”u Ersun Yanal’a derken, onun Fenerbahçe’de kazandığı unvanları tarihe not düşmek gerekiyor.

O zaman?

Son söz:

(İlk gelişinde)
Nisanda Fenerbahçe’yi Şampiyon Yapan…

(İkinci gelişinde)
Fenerbahçe’yi Son İki Haftada Kümede Tutan…
20 Yıl Sonra Galatasaray’a Kadıköy’de Galibiyet Tattıran…
Fenerbahçe’yi Şubatta Şampiyonluk Yarışından Uzaklaştıran…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder