Galatasaray, maç fazlasıyla günlük lider oluyor.
Sonra?
Fenerbahçe, bir gün sonra iki puan farkla liderliğini öbür haftaya taşıyor.
Kaç haftadır böyle…
Niye?
Galatasaray, Avrupa maçlarını salı, Fenerbahçe ise perşembe günleri oynuyor da ondan…
“Hakem eli”, günlük ve haftalık liderliği ne zaman farklı şekillendirir, bilinmez!
Galatasaray’ın rakibi sahada tek, “tek” olanın karşısına bazen hakemler dikiliyor!
Fenerbahçe de hakemlerden yakınıyor. Futbolcuların çok gol atma becerileri, az gol yeme özellikleri nedeniyle, hakemler, Fenerbahçe maçlarında şimdilik sonucun belirlenmesinde etkili değiller!
Fenerbahçe cephesinde yaygın olan kanı, kuşku yine akıllara kazınmış:
Fırsat kollanıyor!
Geçmiş yıllarda da aynı kanı, kuşku vardı; bunlar, olumsuz bir gidişe yol açıyordu. Ama bu yıl, takımın etkili oyunu taraftarın geleceğe umutla bakmasına gerekçe oluyor.
*****
Bu hafta Galatasaray yine erken oynayacak; 03 Kasım’da Kasımpaşa’yı evinde ağırlayacak.
04 Kasım’da Fenerbahçe’nin konuğu Trabzonspor …
Kendisine ait olmayan şampiyonluk ısrarıyla taraftarına gaz veren Trabzonspor, Fenerbahçe karşısına yine farklı bir havada çıkacak kuşkusuz.
Maçlar ne olur, hakemler, bildik yöntemlerle maçın önüne geçerler mi geçmezler mi, bilinmez!
Ancak bizim “bilinmez” dediğimize “Nasıl bilinmez?” türünden yanıt verecek hakemlerin olduğunu da akıldan çıkarmamak gerekir.
Galatasaray ve Fenerbahçe maçlarında gördüğümüz hakem “kusurlar"ının şimdilik hangi takımın işine yaradığını da söylemeye gerek yok!
Gören görüyor, bilen biliyor, çarpıtan çarpıtıyor, başkalarını “salak” yerine koyan koyuyor zaten!
Ne denirse densin, su götürmez bir gerçek var, günlük liderlik bir yana, belli hakemler, Fenerbahçeli futbolcuların gol atma becerileri karşısında olumsuz tavırlarına karşın haftanın liderliği konusunda etkisizler!
Sonra?
Bir gün gelir, alışılmış gidiş, ya kendiliğinden ya da “hakem eli”yle kopabilir!
*****
Bir gün önce Galatasaray’ın maç fazlasıyla liderliği ele geçirmesi, bir gün sonra Fenerbahçe’nin asıl yerine oturması…
Bu, hemen akla bir soruyu getiriyor?
“Yarışın böyle sürüp gitmesinden, bu durumun değişmemesinden en hoşnut olan kim?”
Taraftar denebilir; ama sadece taraftar demek, gerçeği tam yansıtmaz!
Niye?
“Kendin pişir kendin ye!”den esinlenerek sorumuzu biz yanıtlayalım:
Yayıncı kuruluş!
(Ekranlara yansıtılan yansıtılmayan; bazen insanın gözüne gözüne sokulan, bazen saklanan görüntüler, yayıncı kuruluşun, belli hakemlerle uyumlu çalıştıkları kaygısını, kuşkusunu gündemde tutuyor. özellikle Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un öteden beri verdiği örneklere zaman içinde yenileri ekleniyor.)
*****
Sona Doğru …
Gündelik düşünen değil, gerçek taraftarın ne istediği bellidir:
Sonuçlarda “hakem eli” olmasın!
Yayıncı kuruluş, kulüp yayıncısı olmadığını, takımlara eşit uzaklıkta olduğunu unutmasın!
Sahadaki hakemin gözünden kaçanlar VAR’da, lehte ya da aleyhte olsun, düzeltsin!
Maçı tribünlerden, ekranlardan izleyenler, kendi paylarına düşen yorumlarla sevinsin ya da hüzünlensinler:
Şans işte, adamlara güldü!
Şans yok ki, direkler rakip oldu!
Hakemden, VAR’dan korkarken, direkler hesapta yoktu!
Adamlar bir kez geldiler, malı götürdüler!
Gücümüzü gösterdik, sahanın her yerinde vardık!
Yenildik ama ezilmedik; şampiyonluğun en güçlü adayı yine de biziz!
İstediğimiz oyunu gösteremedik, bundan ders çıkaracağız!
Rakibi kutlarız!
Say sayabildiğin kadar!
Son Söz:
Olumsuzlukların sadece futbolda olduğunu düşünmek bir eksikliktir; bu nedenle toplumun başka alanlarında gördüğümüz yandaşlık, kayırmacılık ya da doğramacılık, futbola hükmedenlere kuşkuyla bakmamızı zorunlu kılıyor!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder